Zamanın İzinde: Kaçırdığımız Anların Değeri
Ne yazsam, nasıl anlatsam; akıp giden zamana yetişmeye çalışanlara, avuçlarımızdan kayıp giden kum tanelerini tekrar tutmak isteyenlere…
Zaman durdurulamaz bir nehir. Ne kadar çabalasak da, onu tersine akıtmak mümkün değil. Giden zamanın peşinden koşulmaz. Ama hayatın koşuşturması içinde bu gerçeği unutuyor, ertelediğimiz, peşinden gitmediğimiz, sonraya bıraktığımız her şeyi, o nehrin sularında kaybolan küçük tekneler gibi geride bırakıyoruz.
Her an, bir ağaçtan düşen yaprak misali bir daha yerine konamayacak şekilde yitip gidiyor. Ve o anların ne kadar değerli olduğunu, ancak kaybolduklarında anlıyoruz. Hayat, bize her şeyin telafisini sunmaz; özellikle de geçen zamanın…
“Gel, gel berû kim savm u salâtın kazâsı var, Sensiz geçen zamân-ı hayâtın kazâsı yok” demiş Seyyid Nesîmî. Ne kadar doğru…
Zamanın geri dönüşsüzlüğünü unutanlara bir hatırlatma: Birçok şeyi telafi edebiliriz; kırılan bir vazoyu eskisi gibi olmasa da onarabiliriz, yarım kalan bir hikayeyi tamamlayabiliriz. Ama geçen zamanı geri getiremeyiz, kaybettiğimiz anları yeniden yaşama şansımız yoktur.
O yüzden, hayatın fırtınalı ya da dingin denizlerinde yol alırken, giden zamanın peşinden koşmak yerine, elimizde kalan anları kıymetlendirelim. Yeni bir güne uyanırken, yeni bir çiçeğin açışını izlerken, sevdiklerimize sarılırken, zamanın sessiz akışını hissedelim. Çünkü hayat, yaşanmamış anların toplamından ibaret değil, yaşadığımız ve kıymetini bildiğimiz anların toplamıdır.
Bu anlarda bana eşlik eden, tüm ruhlara sevgilerimle… 💓✧:・