Son zamanlarda her şeyini irdeleyen didikleyen, konuları daha griftli hiç olmayacak bir yere taşıyan insanlarla imtihan ediliyorum. Üstelik bunlar söyledikleriyle yaptıkları birbirini tutmayanlar olunca Marcus Aurelius’un öğütlerini daha sık hatırlıyorum: “Dünyadaki hiçbir çıkar, verdiğiniz sözü tutmamaya veya kendinize olan saygınızı kaybetmeye değmez.
Ali Rüzgar 4 yaşında yorgun bir günün ardından bir ara kendine bir köşe bulup dizlerini de biraz kendine çekip, gözlerini kapatmıştı. ilk anda gördüğümde anlamadım, Uyuyacak zannettim. Dikkatlice izledim, sanki o anlar başka bir yere göçüp gidiyor, bedenini, ruhunu dinlendiriyor güç topluyor gibiydi.
Ali geçen haftanın biraz sıkıntılı geçtiğini, stresinin fazla olduğunu şöyle anlattı: “Sanki içimde canı sıkılmış bir fare var, devamlı etrafta off puff diye dolaşıyor.” Önce içindeki canı sıkkın farenin doktorluk bir şeyi olup olmadığını kontrol etmek için doktorumuza gittik.
“Akşam öten kuştan kork, sabah solunda uyanmaktan kork, fukaradan kork, dostluktan, türkülerden kork. Bir düzen türkülerinden korkmaya başladı mı, artık o düzeni kimse ayakta tutamaz.” Nesimi’nin derisi yüzülmüş, Pir Sultan Abdal asılmış; fakat bütün asmalara kesmelere rağmen, ne o düzen kalmış, ne de o debdebeli sultanlardan bir kimse…"
Bazı anlar vardı ya hani, o an nerede olduğunu, saati, havanın durumunu, ortamdaki kokuları, pencereden gelen ışığı, dışarda çalan kornayı, komşunun sesini dahi hatırlarsın hani, işte öyle bir andan bu fotoğraf.
Ali Rüzgar ile yeni yıl dileklerimizi konuştuk. Ali sınıfta öğretmeninin sorduğu yeni yıl dileklerini anlatmış: “Yeni yıldan tam 15 dileğim var baba! Hepsini öğretmenime ve arkadaşlarıma anlatmaya çalıştım ama sürem bittiği için hepsini anlatamadım.
Hayvanlarda vefa var, sadakat var, merhamet var, İhanet yok, nankörlük yok, Hile hurda, yalan dolan, çalma çırpma yok, yok efendimiz.
Duygusuz, kalpsiz değiliz, Biz kimseyi tutsak etmeyiz, Biz kimseye bıçak çekmeyiz, Hiçbir canlıyı boğmayız, boğazından kesmeyiz.
Bu fotoğrafı, çocukluğumda yaşadığım komik bir anımı anlattıktan sonra çektim. 😄🥰 Gülmesi ve şaşkınlığı bittikten sonra, “Babişko ben bunu 8 değil, 18 değil, 28 yıl unutmam” dedi. Ben de, “Çocukluk anıları zaten hiç unutulmaz ki.
Solumuzda Çam Limanı ve Büyükada, sağ tarafınızda betonlaştırılan otel yapılan Yassıada…🥴 Onun dışında uçsuz bucaksız masmavi deniz manzarasıyla karşı karşıyayız. Gerçekten oturup saatlerce manzaranın keyfini çıkaracağınız bir huzur ortamına sahip bir gün geçirdik.
Hayatta birbirlerine olan saygıları ve sevgileri ile gıpta ettiğin kim var sorusunun yanıtıdır, Gülkız Teyzem ve Halil Eniştem. ❤️
Bu sevgilerini hayatları boyunca önce birbirlerine sonra tüm yaşamla paylaştılar. Geçmişte bir gün Halil enişteyi kaybettik, ardından dün ise Gülkız Teyzemi 🖤
İnsanı, yaşamı ve evreni sorgulayan, yaşadığımız anların değerini anlamaya ve anlatmaya çalışan filozofların belki de en çok kafa yorduğu konulardan birisi insan ve onun mutluluğu elde etme uğraşı üzerine olmuştur.
Nezaketin bir çeşit zayıflık olarak düşünüldüğü böylesi zamanlarda, kiminle arkadaşlık edeceğine tek bir kriter sorulsa bunun yanıtı nezaket olurdu. Nizami Gencevi’nin söylediği gibi: “Görünüşünüz neye benzerse benzesin, nezaket sizi dünyanın en güzel insanı yapar.
Marcus Aurelius’ın dediği gibi:
Mutlu bir yaşam sürmek için çok şeye ihtiyacın yok. Mutluluk basit olandadır. Savaşa gerek duymayandır, kıyaslamayandır, yarıştırmayandır, koşturmayandır, korkutmayandır, meydan okumayandır.
💫🧿🍀
#31Ekim2021
Ali Rüzgar ile yeni yıl dileklerimizi konuştuk. Ali sınıfta öğretmeninin sorduğu yeni yıl dileklerini anlatmış: “Yeni yıldan tam 15 dileğim var baba! Hepsini öğretmenime ve arkadaşlarıma anlatmaya çalıştım ama sürem bittiği için hepsini anlatamadım.
Babaannem ile…🤗 Erkek çocuğun pipisini cümle aleme göstermek kültürel mirasımızın bir parçası. İşte bu fotoğraf da bu düsturla çekilmiş. Üstü giyindirilmiş alt taraf fora! .. Gelen bir soru üzerine sünnet ve sünnet düğünü ile ilgili düşüncelerimi ve yaşadıklarımı paylaştım.
“Bir dostum anlatmıştı; bir tanıdıklarının evinde televizyon arıza yapmış, tamirci gelip TV’nin arkasını açmış ki bir sürü ekmek kırıntısı… Tabii kimin yaptığını hemen anlamışlar; evin beş yaşındaki yaramaz kızı. Bu hangi ailemizde gerçekleşirse gerçekleşsin tepki bellidir: Tamircinin de yanında çatır çutur çocuğa gireriz.
Ali Rüzgar’ın 4-5 yaşlarında olduğu zamanlarda, bir gün kreşten alırken Anaokulu Müdürümüz @erogluhilal ile karşılaştık. Ayaküstü sohbet ederken, “İsmail Bey, sizin gibi bir babam olsaydı ben Cumhurbaşkanı bile olurdum.” demişti.
Kreş deneyimlerini yazsam kalınca anıların olduğu bir çalışma olur. Üç yılda üç kreş değiştirdim. Daha güvenilir olsun, daha kurumsal olsun dedikçe daha can sıkıcı şeyler yaşadım.
O can sıkıcı günlerden bir günü anlatayım.