Dün Ali Rüzgar konuşamayacak kadar bir ayağından yürüyemeyecek kadar hasta olunca iki farklı hastaneye sonra da acil çocuk bölümüne gittik. Bu sefer biraz ağır olsa da hastalık mevsimi normal… Asıl yazmak, paylaşmak istediğim akşam yaşadıklarımız.
Ben bir Albay çocuğuyum. Dedem Çanakkale Savaşı’na girmiş, yaralanmış. Sonra Arabistan’a gitmiş, dönmüş Kurtuluş Savaşı’na girmiş. Adamın ömrü savaşla geçmiş. Ben onların çocuğuyum. Bu ülkede Atatürk’ün aleyhinde olmak mümkün değil.
Sirklerdeki Filler kaçmasınlar diye, daha henüz bebekken büyük kazıklara demir zincirlerle bağlanıp, o ilk aylarında ne kadar çabalarsa çabalasınlar, bu zincirleri hiçbir zaman kıramayacakları koşullandırılırmış. Aradan yıllar geçer, filler tonlarca ağırlığa ulaşıp kazıklar bu devasa hayvanın yanında küçücük kalsalar bile o filler yine de kaçmazmış.
Açev’in 51 ilde 3.235 babanın katılımı ile yaptığı araştırma sonuçları, Türkiye’de babalık algısını ortaya çıkartmış. 👇
Araştırmaya katılan babaların yüzde 50’si çocuğunu hiçbir zaman tuvalete götürmediğini, yüzde 36’sı çocuğunun hiç altını değiştirmediğini, yüzde 35’i ise hiçbir zaman tırnaklarını kesmediğini söylüyor.
“Demek benimle görüşmek istiyorsun ?” diye sordu Tanrı.
“Eğer zamanın varsa. ” dedim. Gülümsedi,
“Benim zamanım sonsuzdur.” dedi. “Ne sormak istiyorsun bana?”
“İnsanoğlunun seni en çok şaşırtan davranışlarını. "
Bu milletin içinde sapığı, hırsızı, arsızı olsa da, hiçbir zaman çoğunluk olmadılar. Burgazada’ya gittiğimde, Aya Nikola çay bahçesine mutlaka uğrar, iğde ağacının altında bir kaç saat zaman geçiririm. Çay bahçesinin önünde yeşil kapılı bir ev var.
İki yıl önce ilk kez yaşlandırma programı ile karşılaşmış yaşlı halimi de merak edip denemiştim. Sonucu görünce; yüzümde ki kırışıklıklar, saçlarımın, sakalımın beyazlık… “ne kadar da gerçekçi” demiştim. Bu paylaşımı 85 yaşında bir yazar tarafından kaleme alınmış, okuduktan sonra benim için unutulmaz olan “anlar” şiir ile bitiriyorum.
Son bir yılda çekilmiş fotoğraflarıma baktım. Her bir fotoğraf beni o anlara o yerlere götürdü. Bir de okuduğum kitapların, altını çizdiğim sayfaların fotoğraflarını çekmişim. Tüm bu fotoğraflar içinde, Ali ile çekildiğimiz fotoğraflar; En güzel, en havalı, en eğlenen hallerimizmiş.
İlk kez zeytinyağı taze fasulye yaptım. Ali ile masada yerken “10 üzerinden bir puan ver bakalım” dedim. O düşünürken “İlk kez yaptığımı da göz önünde bulundur ama” dedim. “Babişko ben öyle kolay kolay bu puanı vermem ama bu harika 9!
Ortaokulun ilk oryantasyon gününde “Bazen ilk günler kötü geçer baba!” dedi. “Nasıl? Bugünün kötü mü geçti?” dedim. “Evet” dedi. Nedenini sordum, arkadaşları izin almadan elindeki suyu almış ve oyun oynamışlar.
Bu fotoğrafları görünce iyi kötü anılarımızı hatırlıyorum. Bir gün Ali Rüzgar, aile içinden yakınımız ile birlikte güzel vakit geçiriyordu. Aralarında ne geçtiyse Ali Rüzgar bacağına vurmuş, peki bu ne yapmış?
Bugün Ali ile büyük Türk bayrağımızı çıkartıp birlikte önce ütüledik, sonra astık. Bu da bugünün anı fotoğrafı 🇹🇷☺️
Atatürk düşmanı hainlerin makam ve mevkilerini kaybettilerinde 2023’te daha da büyük coşkuyla kutlayacağız.
İnsanın çocuk sahibi olmaya karar vermesine; hayata bakış açısı, yaşadığı topluma, ülkesine, aldığı eğitime, eşine göre… ya kolay ya da zor bir karar haline gelebiliyor.
Mesela benim anne karnındaki serüvenim ☺️Annem evlendikten kısa bir süre sonra bana hamile olduğunu sürpriz bir şekilde öğrenmiş.
Ali Rüzgar ile görüntülü görüşürken ana konumuz, kadın erkek arasındaki farklardı. Ali sordu ben açık farklılıklarımızı, benzer yanlarımızı, eşitliklerimizi anlattım. Uzunca bir konuşmaydı. Ara ara Ali nin bakış açısıyla hisleriyle ondan da dinledim.
.. “torunun adını ne koydunuz?” diye sordum. uzun süre böyle düşündü: “Biliyor musun bana işkence ettiler iki yıl boyunca…” dedi. “82 darbesinde biz solcuları tutukladılar. İlk girdiğimizde 90 gün elektrik verdiler, dövdüler.
Arkadaşlarımla sohbet ederken. “Bu dünyada ölmesini istediğin birisi var mı?” diye bir konuya geldik. Ben de “Emin Kızılay Canı cehenneme!” dedim. Arkadaşlarım şaşırmışlardı beklemiyorlardı.
Daha yeni ortaokula başlamıştım. Ali’nin bu yaşlarındayım.
Ali Rüzgar para biriktirmeyi, harcamayı, hesap ödemeyi, bunu yaparken para üstü saymayı, fatura ödemeyi öğreniyor. Bu akşam geç saate kadar parkta kaldık. Beraber oyunlar oynadık. Salıncağa, kaydırak derken harçlığı ile içeçek almaya gitti.
Çarpışan arabaya binip çarpışmaktan kaçan tek bizdik herhalde ☺️ Bu fotoğrafı çarpışan arabalarda Ali heyecanla sağa sola çarpmamak için kaçarken çektim.
Lunaparkta baş döndürücü birisi hariç ne varsa hepsine bindik.
TİP’li olmaya karar vermeme en büyük etken halkın sesi olmasıdır. Ne sosyalisim aşkı, ne marksist lenin aşkı değil. Ki sol görüşe yatkın bir aileden geliyorum. TİP, Dünyadaki kapitalist sistemin gerçeklerinden uzak bundan 150 yıl önceki toplumların yaşam koşullarına göre belirlenmiş görüşleri topluma anlatırken
Finlandiya Başbakanı Sanna Marin “ülkemin gençleriyle birlikte eğlenmek istiyorum” demiş ve Rock Festivaline katılmış. Geçen hafta da onur yürüyüşüne katılmış.Korumasız! Biz de nereye baksan Utanç! Beyefendi mesela nereye Seyehat edecekse önce yüzbinlerce dolar ulaşım ücreti verip koruma araçları ve özel araçları taşınıyor.
Çocukluğumda ki endişelerimi ve korkularımı hatırlıyorum. En büyük korkum iğne olmaktı. Komşumuz hemşire Emine teyzemiz vardı. Hasta olduğumda doktor iğne vermişse, hastalığımı unutur pencereden Emine Teyze’nin yolunu gözlerdim. Görür görmez evden kaçardım.
Yoldayız arka koltukta Ali Rüzgar: “Baba beş çeşit elektrik enerjisi üretiliyor. Ben biliyorum. Söyleyeyim mi? baaak.
Şimşek Rüzgâr Baraj Güneş Diğeri Neydi? Rüzgar, şimşek dedim…” (düşünüyor)🤔
O esnada gideceğimiz yere gelmiştik.
Dün gibiydi… Galatasaray ilkokulu kurasının açıklandığı zamandan dört yıl geçmiş. Bu fotoğraf o gün çekildi. Kurada ismi çıkanlar Galatasaray Lisesine davet edildi. 6 bin başvuru arasından kurada çıkan elli çocuktan birisiydi Ali Rüzgar.
Birkaç ay önce bir tweete verdiği yanıtla Pera’nın profilinde girmiş, paylaşımlarından babası ilgili yazılarını okumuş, baba-kız anılarından etkilemiş sonra takibe almıştım. Pera, Babasını yeni kaybetmenin üzüntüsü ile paylaşımların da hep bir baba özlemi içinde anıyor ve nasıl bir babası olduğunu anılarını yazıyordu.
Bugün anneler günü. 🎉 10-11 yaşlarında bir anımı paylaşıyorum. O yaşlarda, ortaokul zamanları daha uzun boylu olmak için basketbol oynadığım, büyümenin formülünü uzamak ile bağdaştırdığım her fırsatta mutfak dolabının üstüne dokunmak için zıp zıp zıpladığım günlerdi.
Çekimleri dünyanın 60 farklı şehrinde gerçekleşen, farklı coğrafyalardan, farklı ırk ve kültürlere ait, büyük olasılıkla rutin yaşantımızda karşılaşıp fikir ve duygu alışverişinde bulunamayacağımız bazen karanlık, bazen umut verici insan hikâyeleriyle buluşturuyor.
Bu karamsar günlerde bir ışık olması için Mustafa Hoca’nın yıllarca süren büyük çabasını paylaşmak istedim. Videoyu izlerken ilk dakikalar ilgimi çok çekmemişti. Bir ara kapatacaktım. İzledim. Sonuç: Bence TEDx İstanbul’un en iyi konuşması 💯 Bazen güldüm, bazen de üzücüydü.
Seslendirme eğitimi alıyorum. Keyifli de gidiyor. Üstelik sınıfta bana lakap takmışlar “Bay Merhaba!” diyorlarmış. İlk derse biraz geç kalmıştım Sınıfa girerken “Merhaba!” deyişim ses tonum, vurgum akılda kalmış. “Bay Merhaba!
Bu videoyu izlediğimde kreş, anaokulundan başlayarak eğitim sistemi ile ilgili düşüncelerimi yazdığım günleri anımsadım. Babadili hesabımı Elon gibi sorguladığım zamanlarda açmıştım. Sadece eğitim sistemi değil Ali ile geçirdiğim anlar, kitap tavsiyeleri ile endüstriyel gıda konularını paylaşarak başlamıştım.