Bu dünyada ölmesini istediğin birisi var mı?

Arkadaşlarımla sohbet ederken. “Bu dünyada ölmesini istediğin birisi var mı?” diye bir konuya geldik. Ben de “Emin Kızılay Canı cehenneme!” dedim. Arkadaşlarım şaşırmışlardı beklemiyorlardı.

Daha yeni ortaokula başlamıştım. Ali’nin bu yaşlarındayım. Sonbahar ’da havanın yağmurlu bir gün beden dersinin de sınıfta yapıldığı bir gündü. Herkesi yeni tanıyordum. Sert devamlı bağıran bir beden hocamız vardı.

Eşofmanları giydik ama çıt çıkarmadan sınıfta oturuyoruz.  Ders sıkıcı ama neyse ki, okulun en güzel kızı Nalan bizim sınıfta. Yani o kafayla sınıf olarak öyle karar verdik. Duyduğumuza göre de Nalan başka sınıfta bir çocuktan hoşlanıyormuş. Derste herkes zil çalsın diye bekliyor. Çaktırmadan biz fısıltılı bunu konuşuyoruz.

Bir ara defteri açtım arkalara doğru boş bir sayfaya küçük bir yuvarlak çizdim. İçine Nalan yazdım. Etrafına oklar çizdim sınıfta ondan hoşlananları tek tek yazdım. Bir yandan çiziyor diğer yandan  gülümsüyorum. Sonra uzunca başka bir ok çizdim o da bilmediğimiz diğer çocuktu. O okun sonuna bir kalp çizip içine soru işareti yaptım.

Sayfayı arkadaşıma gösterdim güldük. Gür bir sesle “Hey İkiniz! önünüzde ne varsa alın gelin! " dedi. Şok! Tahtaya kalktık. Hoca defterleri kontrol etti. O sayfada durdu. Okudu defterin kapağında ismime baktı sonra bana. Sonra Nalan’ı tahtaya kaldırdı. Nalan şaşkın.  Defteri verdi “bu sayfayı sesli bir şekilde oku” dedi.

Nefesim kesilmişti. Nalan okudu, bitince de ağladı. “İsmail teneffüste yanıma gel konuşalım!” dedi. Teneffüste gittim. Eline pergeli aldı. Ben “neden bu kadar kızgın” diye kendime soruyorum. Aç elini dedi. Hızlıca düşmana vurur gibi pergelle vurdu. Devam etti o teneffüste o koridorda elime pergelle bazen de tokatla dövdü. Ellerim şişmişti.

O günü unutmam çocuk aklıma sevgi=suç, sevgi = dayak. Sevmek ortaokulda suçtu. diye işlenmişti.

İlkokulda hep sevgiyle öğreten Sevim Öğretmenimi geride bırakmıştım. Her şey artık çok farklıydı..

Ve o günde acı çekerek ölsün istemiştim, fikrim değişmedi. Çocukken aldığımız yaraları asla unutmayız. Annemizden, babamızdan aldığımız yaranın yanında bir de ilk öğretmenlerimizden bir yara almışsak, işte o! en çok da o acıtıyor insanın canını, en çok o kanatır.