Benching, Ghosting ve Ötesi...

Modern dünyada aşkı anlatmaya çalışmak, bilinmeyen sularda yüzmek gibi. İlk kez bu konuda kalem oynatırken, aşkın bin bir etikete bölünmüş labirentinde kendimi buluyorum. Sanki her adımda yeni bir tanım, her köşede yeni bir terim karşılıyor beni.

Günümüzde “aşk” kelimesi öyle bir dönüşüm geçiriyor ki, tanınmaz hale gelmiş neredeyse. Her dönemin kendi dili, kendi ifade biçimi vardır elbet. Ama bizim zamanımızda duygular fazlasıyla sterilleşmiş, laboratuvar ortamında incelenen örneklere dönüşmüş gibi. “İlişki”, “partner”, “dating” - bu kelimeler sanki bir kurumsal toplantının ajandası. İnsan ilişkileri artık bir iş görüşmesini andırıyor: üç aylık deneme süresi, karşılıklı beklentilerin listelendiği CV’ler, geçmiş ilişkilerden referanslar…

Modern çağın aşk sözlüğüne bakalım; karmaşık terimlerle dolu bu labirentte neler var:

Benching - yedek kulübesinde bekletilen duygular… oyuna girmek için sabırsızlanan yedek oyuncular gibi, kalpler de kenarda bekliyor. “Belki bir gün…” umuduyla bekletilen, ne tam reddedilen ne de tam kabul edilen duygular…

Ghosting - Hiç var olmamış gibi kaybolmak. Ne bir açıklama, ne bir veda. Sadece boşluk.

Zombieing ve Submarining - hayaletlerin geri dönüşü. Aylar, belki yıllar sonra, sanki hiçbir şey olmamış gibi tekrar ortaya çıkmak. eski hikâyeler.

Breadcrumbing - modern masalın ekmek kırıntıları. Sosyal medyanın mavi tiklerinde saklanan umutlar, ara ara atılan beğeniler, yorumlar. Hansel ve Gretel’in ormanında kaybolmamak için bıraktığı kırıntılar gibi

Ve diğerleri: Cloaking - görünmez olmaymış, Love Bombing - bombardımanında savrulan kalpler… Her yeni gün, yeni bir terimle uyanıyoruz.

Oysa aşk, Sabahattin Ali’nin o ölümsüz satırlarında saklı: “Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.” Bu satırlar, modern dünyanın tüm karmaşık terimlerinden daha çok şey anlatmıyor mu?

Aşk, seni şair yapan, yazar yapan o duygudur. Görmediğinde “O şimdi ne yapıyor?” diye iç geçirten, her şiirde aradığın, her şarkıda bulduğun o kadim his…

Belki de seni bu dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu gösteren, bir de ruhun olduğunu hissettiren aşk, tüm bu modern etiketlerin tam tersinde yatıyor:

  • Yedekte tutmak yerine risk almakta
  • Ghost olmak yerine yüzleşmekte
  • Denizaltı gibi dalıp çıkmak yerine derinlerde kalma cesaretinde
  • Kırıntılarla beslenmek yerine, tüm soframızı paylaşmakta…