Sevgi bir avuç toprakla, bir damla suyla, bir gönülle...

Sıcak güneşin altında bir plajdayız. Kumların üzerinde duran Ali Rüzgar’ı hayal edin… Gözlerini kısarak, sanki başka bir evrendeymişçesine kumdan bir göz yapıyor ve sizi masalsı bir ana dahil ediyor.

Ali Rüzgar’ın o çocuksu merakla, farklı dünyalar keşfeder gibi etrafına bakması ve kumsaldaki malzemelerle minik sanat eserleri yaratması; işte bu anlar bize çocukluğun saf sevincini, hayal gücünün sonsuzluğunu hatırlatır. Bu tarz anları yakalamak belki de yaşamın en basit ama aynı zamanda da en değerli hazzını verir bizlere.

“Sevgi demek; avucunda toprak parçasını hissetmek, damlacık suya can atmak ve kalbinde derinden gelen duygulara sahip olmaktır.” - Kul Nesimi

Böyle anılara baktığımda geçmişi yeniden yaşıyorum gibi oluyor. Özellikle Ali Rüzgar’la geçirdiğimiz zamanlar var ki onlar benim için paha biçilemez! Güneşli plajlarda keyif yapmayı severdik hep beraber… Yollarda gezerken veya deniz kenarındayken bile her şey çok daha güzel gelirdi. Bir çocuğun nasıl da basit şeylerden mutlu olduğunu görüp içten içe tebessüm etmek… İşte bu, hayatın en küçük zevklerini keşfetmek ve onların değerini anlamaktır. Hayal gücünün sınırsızlığı bize aslında mutluluğun çok daha basit şeylerde olduğunu gösterir.

Kul Nesimi’nin bu özlü sözü de aynı fikri paylaşıyor aslında: Sevgi ve mutluluk; en saf haliyle gönülde saklanır, derinden gelir… Sıradan bir anda bile içimizdeki sevinci bulabiliriz eğer yeterince dikkatliysek…

Bu fotoğrafın mesajı ise son derece net: Kumdan bir göz yapmak için büyük bir plaja ihtiyaç yok! Gerçek mutluluk, belki de o kumsaldaki minik anılarda saklıdır. Mutlu olmanın formülü karmaşık değil; sosyal medya masallarının ya da anlık hazların ardında aramaya gerek yok. Belki de tek gereken sevdiklerimizin yanında olmaktan geçiyor.

Böylesine basit ama değeri sonsuz olan anları hatırlayarak kalbimize dokunan duygularla gerçekten neyin önemli olduğunu idrak edebiliriz belki de…

İsmail Yurtsever